Güncel

Sarı’dan manifesto gibi açıklama: Aç, açık, işsiz kalmamak için sosyal devlet olmalıyız

Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı, manifesto gibi bir açıklama yaptı. Covid-19 nedeniyle işçiler için 2021 yılının çok zor bir yıl olacağını belirten Sarı, “Her salgında ölmemek için, her üretim daralmasında aç-a

22 Ekim 2020 Saat: 21:51
Sarı’dan manifesto gibi açıklama: Aç, açık, işsiz kalmamak için sosyal devlet olmalıyız
Sarı’dan manifesto gibi açıklama: Aç, açık, işsiz kalmamak için sosyal devlet olmalıyız

DİSK’e bağlı Lastik İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı, “Başkan Diyor Ki” videolarının dördüncüsünü çekti. İşçi sınıfına hitap eden başkan Sarı şunları söyledi: "Büyük çalkantılarla geçen 2020 yılını tamamlamak üzereyiz. Bu sözü lafın gelişi olarak değil, hayatımızı derinden etkileyen bir gerçeği ortaya koymak için söylüyorum. Öyle anlaşılıyor ki, 2021 yılı da tüm insanlık için ekonomik, sosyal, siyasal alanların tümünde birden önemli dönüşümlerin gündeme geldiği bir yıl olacaktır.

DÜNYA VİRÜSLE BOĞUŞUYOR

Dünya yaklaşık 1 yıldır, bir virüsle boğuşuyor. Var olan hiçbir kurum ya da işleyiş artık işe yaramıyor. Covid-19’dan ölenlerin sayısı 1 milyon 100 bine ulaştı. Hasta sayısı da 40 milyona dayandı. Bu rakamlar her gün artıyor. ‘Sosyal’ bir varlık olarak dünyada yer alan insanoğlunun ‘sosyalliği’ neredeyse ortadan kalktı. İbadetten eğitime, spor, kültür ve sanat etkinliklerinden politik ve toplumsal eylem ve faaliyetlere kadar uzanan bütün bir yaşam alanı adeta yok oldu. Uzaktan iletişim günümüzün en çok kullanılan deyimi haline geldi. Kentleşme ve iş yaşamının ayrılmaz parçası ‘toplu taşıma’ en tehlikeli işlerden biri oldu. Eğitim kurumlarından işyerlerine, dolayısıyla çocuklardan işçilere kadar milyarlarca insan, bulaşma riski ve salgın tehlikesi altında yaşamını sürdürüyor.

RİSK ÇOK BÜYÜDÜ

Kısaca, bir yandan, virüsle başa çıkılamadığı için, özellikle işçilerin çalıştığı alanlarda bulaşıcı hastalık riski yüksek oranlara ulaştı. Öte yandan bütün Dünya’da ekonomik ve sosyal faaliyetlerin azalması dolayısıyla, üretime ara vermeler ve diğer sorunlar varlığını sürdürüyor. İşçilerin gelir güvencesini sağlamak için atılması gereken adımlar, özellikle örgütsüz ve kayıt dışı çalışanlar için bir türlü yerine getirilemiyor. Dolayısıyla milyonlarca insan açlık ve yoksulluk ile boğuşuyor. Bütün dünyada işsiz sayısının geçen yıla göre ikiye katlanacağı yönündeki öngörüler artık iyimser sayılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün işsizlik tahmini yaklaşık 500 milyon kişiye ulaşmış durumda. Dolayısıyla iş güvencesinin önemi bir kat daha artmış bulunuyor.

ZOR BİR YIL GEÇECEK

Covid-19 konusunda sözü fazla uzatmak istemiyorum. Açık bir gerçek var önümüzde: Biz işçiler için 2021 zor bir yıl olarak geçecek. İşimizi, aşımızı koruyarak ve sağlıklı bir şekilde bu yılı bitirebilirsek, gelecek için daha umutlu olabileceğiz. Bu nedenle bir kez daha sağlığımızı korumayı, işimizi korumayı ve gelirimizi korumayı; üç temel, vazgeçilmez hedef olarak belirlediğimizi vurgulamak istiyorum. Tüm üyelerimizin sağlığını, işini ve gelirini koruyacak güvencelere sahip çıkmak temel sorumluluğumuzdur.

YENİDEN SOSYAL DEVLET

Ama yaşananlar önümüze bir başka görevi daha acil olarak çıkardı. Yeniden ‘sosyal devleti’ oluşturmamız gerekiyor. Her salgında ölmemek için, her üretim daralmasında aç-açık- işsiz kalmamak için sosyal devlete yönelmeliyiz. Çocuklarımızın eğitimde ve sosyal hayatın içinde fırsat eşitliğinden tam olarak yararlanabilmesi için sosyal devleti yeniden oluşturmalıyız. Emeklilikte insanca yaşayabilmek için, hastalandığımızda ortada çaresiz kalmamak için sosyal devleti vazgeçilmez bir hedef olarak görmeliyiz.

DEMOKRATİK HAKLAR

Ve elbette hedefimize ulaşabilmek için örgütlenme özgürlüğümüzü ve demokratik haklarımızı geliştirmeliyiz. Dolayısıyla ‘gerçek bir demokrasiye’ ulaşma mücadelesini yürütmeliyiz. Bilmeliyiz ki, sosyal devlet olmadan işçiler ve emekçiler için insanca yaşama koşulları oluşturulamaz. Ama yine bilmeliyiz ki, demokratik haklar ve özgürlükler olmadan da sosyal devlet kurulamaz ve sürdürülemez.

MÜCADELEMİZİN KISA ÖZETİ

Aslında size şimdi söylediklerim, Lastik-İş sendikasının 70 yıllık mücadele tarihinin kısa özetidir. Çünkü sendikamız Lastik-İş çetin bir demokrasi mücadelesi üzerinde yükselerek var olmuştur. 1949’dan günümüze uzanan 71 yıllık bu mücadele, büyük özverilerin, onurlu direnmelerin örnekleri ile doludur. Derby direnişi, Lastik grevleri, üstünü aratma kampanyası, 12 Eylül hapishanelerinde sürdürülen mücadele, son dönemde onlarca yıllık taşeron işçiliğinin sona erdirilmesi, güvencesiz çalışmaya ve kiralık işçiliğe karşı etkili mücadele!… Bütün bu saydıklarım onurlu tarihimizin ilk akla gelen önemli başlıklarıdır. Böylece Lastik-İş bugün Türkiye sendikal hareketinde kimsenin inkar edemeyeceği bir köşe taşı olmuştur.

EGEMEN SINIFLAR HİÇ VAZGEÇMİYOR

Ama tarih durmuyor ve egemen sınıflar işçi hareketini sınırlama hedefinden hiç vazgeçmiyorlar. 1970’de yapamadıklarını 12 Mart 1971 hareketi ile kısmen gerçekleştirdiler. Kamu çalışanlarının sendikalaşma hareketini engellediler ve başka bazı sınırlamalar getirdiler. Ancak asıl temel hak ve özgürlüklere karşı saldırılar 12 Eylül 1980 cuntası tarafından hayata geçirildi. 1983 yılında çıkarılan sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasaları ile bol yasaklı, yüksek barajlı, işçilerin temel hak ve özgürlüklerine büyük sınırlamalar getiren bir düzen kuruldu. Günümüzde, 2020 yılında bu düzen, güvencesizliği daha da arttıran düzenlemelerle varlığını sürdürüyor.

ÖDÜLLERİ DAĞITACAĞIZ

Biz bu ortam içinde sendikamızın 71. Yıl dönümü için düzenlediğimiz resim ve şiir yarışmalarının ödüllerini dağıtacağız. Çocuklarımızı sanat ve kültürle tanıştırmayı, bilgi, görgü ve deneyimlerini arttırarak yaşama hazırlamayı amaçlayan yarışmalarımızı geleneksel hale getirmiş bulunuyoruz. Bundan sonra çocuklarımız arasında her yıl resim yarışması düzenleyeceğiz. Aynı şekilde üyelerimiz için de şiir yarışması yapıyoruz. Bu yarışmayı da geleneksel hale getiriyoruz. Bu yıl ayrıca üyelerimizin görüş ve taleplerini ortaya koymak için yaygın bir anket çalışması gerçekleştirmiş bulunuyoruz. İşçi kardeşlerimizin gelişen olaylara ilişkin yaklaşımları bu çalışmada açıkça ortaya çıkmış bulunuyor. Örneğin, işçiler en önemli sorun olarak ‘iş güvencesinin olmayışını’ görüyorlar. Hiçbir işçi 65 yaşına kadar çalışarak bu kadar ‘geç’ yaşta emekli olmak istemiyor. Artık işçilerin de eğitim düzeyleri yükseliyor. Bugün çalışanların yarısından fazlası lise ve üstü eğitim görmüş işçilerden oluşuyor.

İZMİT'E ETÜT MERKEZİ 

Bu anket sonuçlarının açıklandığı, resim yarışmasında derece alan çocukların ve şiir yarışmasını kazananların ödüllerinin verildiği töreni, çok yakında sendikamızın Başiskele‘deki otelinde gerçekleştireceğiz. Sizlere o toplantıda da yakından ve canlı olarak seslenme fırsatını bulacağımı ümit ediyorum. Ayrıca sizinle paylaşmak istediğim başka bir konu da sendikamızın toplumsal etkinliklerine ilişkindir. Sendikamızın Kocaeli şube binasının yenilenmesi sırasında, bir bölümünü etüt merkezi haline getirmeyi planlamış bulunuyoruz. Böylece üyelerimizin çocukları için özellikle matematik ve yabancı dil eğitimi destekleyecek şekilde programlar uygulayacağız. Bu etüt merkezi, pilot bölge olarak Kocaeli’de olacak ve düşük ücretler karşılığında hizmet verecektir. Benzer etkinliklerimizi tüm bölgelere yayarak önümüzdeki dönemde daha da geliştirmeyi planlıyoruz.

İŞÇİLER ORANA İNANMIYOR

 Türkiye’de, ne yazık ki, işsizlik, ulusal gelir, enflasyon gibi konularda açıklanan göstergeler artık kimsenin inanmadığı değerler haline gelmiş durumda. Örneğin işçilerin % 99’u TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranlarına inanmıyor. Bu durumun bir sonucu olarak her şey söylentiye dönüşüyor. Bu eğilimin hızla terkedilmesi ve yerini güvene bırakması gerekir. İlgili kamu organları yeniden güven kazanacak şekilde bilgi üretmenin yollarını mutlaka bulmalıdır. Neden böyle söylüyorum? Bunu en son açıklanan YEP’i değerlendirerek örneklendirebilirim. Eski adı ile ‘Orta Vadeli Program’, yeni adı ile ‘Yeni Ekonomi Programı’ 29 Eylül 2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlandı. Programda, gelecek 3 yıla ilişkin temel ekonomik göstergeler yer alıyor. Ama bunun yanında çalışma yaşamı ve istihdam konularında önem taşıyan politikalar da programın bir parçasını oluşturuyor.

İYİ BİR GELECEK ÖNGÖRMÜYORUZ

Ne yazık ki, açıklanan programın biz işçiler ve tüm çalışanlar için ‘iyi bir gelecek’ ön görmediğini belirtmek zorundayım. Programa göre, önümüzdeki 3 yılda işsizlikte anlamlı bir düşme olmayacak; Enflasyon diğer ülkelere göre yine yüksek seyredecek. Ayrıca ulusal gelirin 3 yılın sonunda ancak 10 yıl öncesi düzeyine ulaşabileceği ifade ediliyor. Bu değerlere bakıldığında açıklanan program, ne yazık ki, bir çözüm ve bunalımdan çıkış programı özelliği taşımamaktadır. Programda tarımı geliştirecek ve sanayinin dış alıma bağımlılığını azaltacak bir ‘yeniden yapılandırma’ yaklaşımı da söz konusu değil. Bu olmayınca hiçbir ekonomik politikanın çözüm üretmesi beklenemez.

ESNEK ÇALIŞMA

Ama burada size asıl söylemek istediğim, Yeni Ekonomi Programının işçilerin çalışma düzenine ilişkin olarak öngördükleridir. Programda istihdam politikaları, işçilerin güvencelerini zayıflatan ve kazanılmış hakları ortadan kaldıran bir yaklaşım içinde oluşturulmaktadır. Program kısmi süreli çalışmayı teşvik etmekte ve özellikle 25 altı ve 50 yaş üstü çalışanlar için esnek çalışma ön görmektedir. Gençlerin istihdamını kolaylaştırmak adına 10 günden az çalışan 25 yaş altı gençlerin emeklilik hakkı yok sayılmaktadır. Böylece işverenlere ay içinde 25 yaş altı gençleri ‘dönerek çalıştırma’ yolu açılmakta ve sürekli işçilerin iş güvencesi de tehlikeye sokulmaktadır. Programda ‘esnek çalışma biçimlerinin uygulanabilirliğini arttırmaya yönelik mevzuat çalışmaları tamamlanacaktır’ ifadesi ile, var olan güvencesizliğin ve gelir düşüklüğünün sürekli hale getirilmesinin temelleri oluşturulmaktadır.

HAKLARIMIZI YOK ETMEYE YÖNELİK

Anlaşılacağı gibi burada ‘ekonomik bunalımı aşmak için çalışanların güvencelerini zayıflatan ve kazanılmış haklarımızı yok etmeye yönelik politikalar’ gündeme getirilmektedir. İçinde yaşadığımız zor koşullarda ve ekonomik kriz altında daha çok korunması gereken işçiler, adeta ‘kendi kaderleri ile baş başa’ bırakılmaktadır. Oysa bilinmelidir ki çalışanların iş güvencelerini, kıdem tazminatlarını ve emeklilik haklarını zayıflatıp yok ederek hiçbir krize çözüm bulunamaz. Bu nedenlerle, yaşadığımız ortamda, krizin yükünü işçilerin üzerine yıkmayı amaçlayan hiçbir adımı kabul etmiyoruz. İşverenlere işçileri ücretsiz izne çıkarma hakkı veren yasal düzenlemenin bir an önce yürürlükten kaldırılmasını istiyoruz. Kısa çalışma içine giren üyelerimizin gelirlerinin normal gelirlerine tamamlanmasını talep ediyor ve uygulatmaya çalışıyoruz. Bağıtladığımız toplu iş sözleşmelerini en iyi şekilde ve uygun bir takvim içinde imzalamayı sağlıyoruz. İçinde bulunduğumuz koşulları, çalışanların güvencelerini geriletmek için uygun bir ortam gibi değerlendirenlere karşı çıkıyoruz; Bütün bu çabalar, elbette, yıllarca büyük emek ve özverilerle elde etmiş bulunduğumuz haklarımızı kıskançlıkla korumayı ve geliştirmeyi amaçlamaktadır.

TEMEL HAKKIMIZ

Aynı şekilde, ekonomik sorunları aşabilmek adına, piyasanın ve devletin ihtiyacı olan taze para kaynağını işçi gelirlerinden sağlama çabalarını da reddediyoruz. Örneğin kıdem tazminatı fonunu da; bu fonda toplanan paraların bireysel emeklilik sistemi için değerlendirilmesini de kabul etmiyoruz. Ancak, ne yazık ki, kıdem tazminatı fonu oluşturma ve bu fonları piyasada kaynak olarak kullanma eğilimi devam ediyor. Biz, kıdem tazminatının, uzun yıllar boyunca sürdürdüğümüz mücadeleye bağlı olarak elde edilen temel bir hakkımız olduğunu biliyoruz. İş güvencemizi ortadan kaldıracak, aldığımız kıdem tazminatı tutarlarını düşürecek ve kıdem tazminatı miktarını, piyasa koşullarına bağlı hale getirecek hiçbir düzenlemeyi kabul etmeyeceğiz.

KAPİTALİZM GÜZELLEMESİ

Önümüzdeki dönem için herkesten beklediğimiz, ekonomik ve sosyal politikaların, tüm toplumun insanca yaşama koşullarını sağlayacak şekilde yeniden oluşturulmasına destek vermesidir. Ulusal ve uluslararası düzeyde toplumsal dayanışma ve barış ancak bu şekilde sağlanabilir. Kapitalizm ve serbest piyasa ‘güzellemesi’ yapanların ne kadar gerçek dışı yaklaşımlar içinde oldukları artık anlaşıldı. Kapitalizmin yarattığı iddia edilen sözde yeryüzü cennetinin, aslında nasıl bir ‘cehenneme’ dönüşmüş olduğu, bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Bu durum, tüm dünyaya yayılan tepkileri de beraberinde getirdi. Dünya’nın her tarafı ayrımcılığa, ırkçılığa karşı gösterilerle ve sosyal devlet talepleriyle çınlıyor.

İNSANLIĞIN GELECEĞİNDENE UMUTLUYUM

İnanıyorum ki; insanlığın sesi daha fazla duymazlıktan gelinemeyecektir. Tüm dünya, gerek ideolojik tercihleri, gerekse sosyal yapı ve ekonomik piyasa düzenlemeleri konusunda baştan sona bir alt üst oluş ve yeniden yapılanma geçirecektir; geçirmelidir. Bu alt üst oluş, insanlığın içinde yaşadığı her türlü siyasal yapılanmayı da elbette derinden etkileyecektir. Ben insanlığın geleceğinden umutluyum; ben ülkemizin geleceğinden de umutluyum. Çünkü, emeğe, emekçilere ve kendi gücümüze inanıyorum. Bu inanç ve güvenle, gelecek güzel günler adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum."

 

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Kocaeli BizimŞehir Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız